Haber

Türkiye Gazze’ye barış gücü gönderecek mi? Erdoğan’dan son dakika açıklaması

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kazakistan ziyareti dönüşünde aralarında Ülke TV Haber Sunucusu Sevgi Deniz’in de bulunduğu gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

TÜRKİYE GAZZE’YE BARIŞ KURUCULARI GÖNDERECEK Mİ?

SORU: Bütün dünya Gazze’de çatışmalar bittikten sonra ne olacağını merak ediyor. Konuya ilişkin Amerikan medyasında, Gazze’ye BM çatısı altında bir kuvvet konuşlandırılması, barışı koruma gücü şeklinde çokuluslu bir askeri güç ya da Arap ülkelerinin hakim olduğu mekanizmalar gibi birçok farklı senaryo dile getiriliyor. Türkiye bu planların içinde yer alacak mı? Garantörlük, böyle bir uluslararası barış gücü gibi konular gündeme geldiğinde Türkiye bu tür askeri oluşumlarda yer alacak mı?

Bu olaylar başladığı andan itibaren hep garanti konusunu konuşuyoruz. Dedik; Türkiye’ye garantörlük görevi düşerse biz bu görevi üstlenmeye hazırız, garantör ülke olabiliriz. Kıbrıs’ta Yunanistan garantör ülke olabilir, İngiltere garantör ülke olabilir, Türkiye garantör ülke ise Gazze’de neden benzer bir yapı olmasın? Türkiye’nin Gazze’de garantör ülke olmasından daha normal ne olabilir? Yani orada da garantör ülke rolünü üstlenebiliriz. Şeklinin ne olacağını olaylar gösterecek, zaman gösterecek. Bunun bir güvenlik boyutu da olacak, esasen siyasi boyutu da olacak, tüm bunlarla birlikte tarihi ve kültürel boyutu da olacak. Bu tarihsel arka planın şekillendirdiği bir yapı var ve Türkiye olarak bizim de öncü rol üstlenmemiz gerekiyor.Bu tarih boyunca bugünü ve geleceği şekillendirecek bir gelişme olacaktır.

Bakın saldırıların başlamasının üzerinden neredeyse bir ay geçti. Şu anda gelişmelerin durumu İsrail aleyhine daha da ileriye taşıyacağını görüyoruz. İsrail bu vahşi adımı kendi gücüyle atmadı. Amerika denilince akla Amerika’nın kendisi gelmemelidir. Bana göre Amerika Batı içinde değerlendirilmeli. Başta Amerika olmak üzere tüm Batı artık İsrail’in yanındadır.

Bütün bunlar bittiğinde Gazze’nin 1967 sınırları içinde, coğrafi bütünlüğü olan, bağımsız Filistin devletinin ayrılmaz bir parçası, başkenti Doğu Kudüs olan barışçıl bir bölge olmasını istiyoruz. Tüm çabamız, insanların artık ölmediği, yerlerinden edilmediği, hastanelerin, sokakların, okulların, ibadethanelerin bombalanmadığı barışçıl bir Gazze ve barışçıl bir Filistin içindir. Bu nedenle bunu sağlayacak formüller oluşturup dünyaya duyuruyoruz. Adil olma ilkesi çerçevesinde oluşturulmaya çalışılan diğer formülleri de inceliyoruz. Görüştüğümüz tüm liderlerle bu konuları konuşuyoruz ve onlara bölgede adil ve kalıcı bir barış sağlanmadıkça bölgede barışın olmayacağını söylüyoruz. İsrail’in katliamlarına göz yuman, savunduğu değerleri ayaklar altına almayı göze alarak İsrail’in arkasında konumlanan devletler de bunun farkındadır. Bölgeye barış ve huzur getirecek formülleri destekliyoruz. Filistinlilerin hayatlarını daha da karartacak, onları yavaş yavaş tarih sahnesinden silecek planlara destek vermeyeceğiz.

Sivilleri gözünü bile kırpmadan katleden, silahtaki bebeklere, hastanelerdeki yaralılara bomba yağdıran İsrail’i daha pervasızlaştıracak formüller bizim için çözüm değil, çıkmaz kaynağıdır.

“İSRAİL’İ DURDURMAK İÇİN ELİMİZDEN GELENİ YAPACAĞIZ”

SORU: Gazze ile ilgili diplomatik trafiğiniz başından beri devam ediyor. Son konuşmanızda ‘İsrail’in durdurulması gerekiyor’ demiştiniz. Bunun için nasıl bir yöntem izlenmelidir?

İslam İşbirliği Teşkilatı Zirvesi bu ay Riyad’da yapılacak. Biz de o zirveye katılacağız. Önümüzdeki hafta Özbekistan’ı da ziyaret edeceğiz. Çok kritik bir zamanda kritik ziyaretler bunlar. İran Cumhurbaşkanı Sayın İbrahim Reisi bu ay sonunda gelecek ve kendisiyle bir görüşme yapacağız.

Doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine herkesle görüşüyoruz ve bu akan kanı durdurmaya çalışıyoruz. Toplantı trafiğimiz önümüzdeki günlerde de devam edecek. İsrail’in hukuksuz zihniyetini dizginleyemeyen uluslararası toplum, öncelikle kendi ilkelerini göz ardı ediyor. Filistinlilerin maruz kaldığı katliamı görmezden gelmek yetmezmiş gibi İsrail’le kucaklaşma yarışına giriyor ve onları daha fazla bebek öldürmeye teşvik ediyor. Vicdanlarını hapsettikleri zindanlar, yarın onlar için utanç duvarlarına dönüşecektir. Daha önce görmezden geldiği katliamlar hatırlandığında boyun eğen Batılı devletler, Gazze katliamına yönelik tutumlarının utancı altında ezilecek. Adalet nerede diye haykırıyoruz. Barışı korumak için kurulan uluslararası örgütler nerede? İnsan hakları savunucuları nerede?

Görüyorsunuz ki devlet yöneticileri sussa da halk susmuyor. Avrupa’da sokaklardaki tüm yasaklara ve engellemelere rağmen insanlar meydanlarda adalet istiyor. İfade özgürlüğü adı altında terör örgütü militanlarına karşı son derece hoşgörülü davranan bazı ülkeler, bir halkın simgesi olan Filistin bayrağını bile yasaklamaya çalıştı. Neyse ki vicdanlı insanlar bu yasaklara dikkat etmediler.

Gelelim nasıl bir yol izleneceği meselesine. İsrail çok yanlış bir adım attı. Bu adımıyla aslında kendi geleceğini kararttı diyebilirim. Bu sadece İsrail’i değil İsrail dışındaki uzantılarını da rahatsız eden bir durum. Onun için yapılması gereken buradan bir adım geri çekilip buna son vermektir. Elbette bunun bir numaralı sorumlusu İsrail Başbakanı Netanyahu’nun ta kendisidir ve İsrail’de şu an itibariyle Netanyahu aleyhine konuşmalar başlamıştır. Dünya siyaseti de onu yargılıyor. En önemlisi, Birleşmiş Milletler’de Gazze’de acil ateşkes talebiyle yapılan oylamada 121 ülke İsrail ve çevresinin karşısında yer aldı. Oylamada yalnızca 45 ülke çekimser kaldı ve 14 ülke İsrail’in yanında yer aldı. Amerika’yı bir kenara bırakırsanız İsrail’in yanında kimse yok. Bu neyi gösteriyor? İstediğiniz kadar silahınız, istediğiniz kadar paranız olsa bile yeterli değildir. Birleşmiş Milletler’deki oylama bu açıdan çok değerliydi. Aslında bu oy bir karnedir. Bu karnede İsrail başarısız oldu ve geçer not alamadı. Benzer oylamalar daha önce de olmuştu ama İsrail’e kimse bir şey yapamazdı. Filistin Mitingi’ndeki konuşmamda bir şey söyledim. İsrail’in insan hakları ihlallerini ve savaş suçlarını Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne taşıma girişimlerini destekleyeceğimizi duyurdum. Bu çalışmayı başta Dışişleri Bakanlığımız olmak üzere ilgili makamlarımız yürütecek. Küresel sistem ve uluslararası hukuk artık zorlu bir sınavdan geçiyor. İsrail durdurulamaz ve İsrail yapılanlardan sorumlu tutulamazsa, insanların zaten azalan uluslararası hukuka ve küresel sisteme olan güveni yok olmaya başlayacak. Uluslararası hukuku uygulamak ve savaş suçlarını cezalandırmak için elimizden geleni yapacağız.

SORU: Sayın Cumhurbaşkanım, bu savaşta vicdani uzlaşı rotası Türkiye’dir. Türkiye, 7 Ekim’den sonra bu katliamın savaş değil soykırım olduğunu haykıran ilk ülkelerden biri oldu ve vicdani anlamda öncülük yaptı. Bu sizin sayenizde gerçekleşti. Türkiye, Mısır Refah Kapısı’nın açılması konusunda da kamuoyu ve vicdani baskı yaptı. Güncel bilgilere göre 9 binin üzerinde şehit var ve bunların 3 bin 826’sı çocuk. Aslında bilgi vermişsiniz ama naçizane, Türkiye’nin bundan sonraki süreci yönetmesi bizim için ve diğer ülkeler için çok değerli. Ateşkes konusunda sesi gür çıkan Türkiye yine yanınızda. Ateşkes için baskı süreci nasıl ilerleyecek?

Ne yazık ki ateşkes noktasında Birleşmiş Milletler üyesi ülkeler şu anda ikiye bölünmüş durumda. BM’nin oylamasındaki 121 ülke bana göre ateşkesi sağlıklı bir şekilde isteyen ülkeler. 45 ülke isteyip istememe noktasında. 14 ülke ateşkese hayır diyor. Dünyada böyle bir yapı var.

Bu nedenlerle İslam İşbirliği Teşkilatı Riyad Zirvesi’ni büyük önemsiyorum. Riyad’da ateşkesin sorumluluğunu üstleneceğiz ve bu ateşkeste görgü kurallarına saygı çerçevesinde neler olması gerektiği, temelde ne olması gerektiği konusunda ön çalışmayı yapacağız. Bu prensip ve prosedürle ilgili sunumlarımızı en üst düzeyde yapacağız ve ateşkesin koşullarını da inşallah zorlayacağız. Elbette İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi ülkelerin burada duruşu çok değerli. Bu ateşkese oy veren 121 ülke arasından çekeceğimiz ülkeler kıymetli. Bu adımla ateşkesin sağlanması en önemli yolumuz olacaktır.

Muhataplarımızla sürekli görüşüyoruz, doğruyu, adil olanı söylüyoruz, anlatmaya da devam edeceğiz. Filistinli çocukların da dünyadaki diğer çocuklar gibi barış içinde yaşaması için çabalıyoruz. Onların güvenliklerinden endişe duymadan, daha güzel bir dünyada yaşamaları için çalışıyoruz. Artık dünya Filistinli çocukların çığlıklarını duymalı. O temiz insanlara, mazlumlara yardım elimizi uzatmak boynumuzun borcudur. Bu insanlığın misyonudur. Dünya onların kendi topraklarında özgür ve barış içinde yaşama arzusunu görmezden gelemez. Bu isteğimizi hatırlatmaya ve yardım elimizi uzatmaya devam edeceğiz.

SORU: Bölgedeki insani durum endişe verici. Son gelen haberlere göre Gazze’nin kanalizasyon suları altında kalabileceği yönünde uyarı ve haberler gelmeye başladı. Türkiye de bölgeye yardım gönderiyor. Özellikle sağlık alanında yardım. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca açıklama yaptı. Bölgede yaşanan çatışmalar nedeniyle Türkiye-Filistin Dostluk Hastanesi’nin faaliyetlerini durdurduğunu, buradaki kanser hastaları ve ağır hastaların tahliyesi için çalışmaların sürdüğünü belirtti. Bu konuda herhangi bir gelişme var mı? Kriterler neye göre belirleniyor? Filistin ve İsrail bu hastaların çıkışına nasıl öncelik veriyor? Türkiye bunun için ne yapıyor?

Mısır’a 10 uçakla doğrudan yardım gönderdik ve bölgeye ulaştılar. Ancak yardımlarımız Gazze’ye her gün ancak sınırlı olarak ulaşabiliyor. İlk günlerde 20-25 tırın geçişine izin verdiler, bir kere de 50 tırın geçişine izin verdiler. Sürekli denetime tabi olduğundan sınırlı sayıda kamyon girebiliyor. Girdikleri yerler ve dağıldıkları güzergahlar her zaman kontrol altındadır. Ne yazık ki Birleşmiş Milletler organları bu konuda baskı yapsa da sonuç olmuyor. İşgalden kısa bir süre sonra kurulan Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım ve Yardım Ajansı UNRWA var. Gazze’de yerel çalışanlarından 65’i şehit oldu. Bu örgüt tüm Filistin halkından sorumludur. Biz de onlara yardım ediyoruz. Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım Ajansı da dahil olmak üzere diğer tüm kuruluşlar bu konu üzerinde çalışıyor. Bizimle birlikte Katar, Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri de yardım faaliyetleri yürütüyor. Bölgeye giden arkadaşlarımız yaralıların tedavisi için neler yapılabilir diye araştırıyorlar. Şu anda gıdanın depolanmasında bir sıkıntı yok, depolanan miktar Gazze’ye giden miktardan fazla. Şu anda önceliğimiz tüm yardımların Gazze’ye ulaşması ama İsrail buna izin vermiyor. Böyle bir düşünce de var. AFAD Başkanımızla görüştüm. Bugünkü toplantımda sorun hala devam ediyordu. Gazze’deki insani koşullar giderek kötüleşiyor. Özellikle içme suyu sorunu yaygın hastalıkların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Kanalizasyon sorunu var. Kanalizasyonlar bu kadar çok bombaya dayanabilir mi?

Bildiğiniz gibi bölgede elektrik yok, altyapı berbat, hastaneler güvenilir değil, tıbbi altyapı yetersiz. Hatta artık ameliyatların bile hastaları uyuşturmadan yapılması gerektiğini biliyoruz. Sahra hastanelerinin kurulmasından, hastaların tedavisi için hastane gemilerinin gönderilmesine kadar tüm hazırlıklarımızı yaptık. Hatta yaralı ve hastaların Türkiye’ye nakli konusunda da çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Hem bölge ülkeleriyle hem de Dünya Sağlık Örgütü gibi kuruluşlarla temas halindeyiz. Gazze’yi yalnız ve çaresiz bırakmayacağız. Mısır’a doktorlar dahil her türlü tıbbi malzemeyi gönderdik, gönderecek daha çok şeyimiz var. Yeter ki insani ateşkesi tesis edebilelim ve bunu kalıcı ateşkese dönüştürebilelim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu